 
            (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
1086 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde yer alan haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinin yetkisi, tekrar gözden geçirilip, kapsamı biraz daha genişletilerek, yeniden düzenlenmiştir. Öncelikle, haksız fiilden doğan dava, haksız fiilin işlendiği yerde açılabilecektir. Uygulama ve doktrinde oluşan görüşler dikkate alınarak, ayrıca, haksız fiilin işlendiği yer ile, zarar farklı bir yerde gerçekleşmişse, zararın gerçekleştiği yerde de dava açılabileceği, hükümde belirtilmiştir. Özellikle, yabancı hukuk sistemlerindeki gelişmelere paralel olarak, muhtemel zarar yeri mahkemesi de yetkili kılınmış, henüz bir zarar meydana gelmeden “zararı önleme amacı” ile açılacak davalar için yetkili mahkeme açıkça gösterilmiştir. Haksız fiilin işlendiği yerin Türkiye dışında olduğu hâllerde, bu yetki kuralı özellikle önem arz edecektir.
Tasarının 21 inci maddesinin görüşmeleri sırasında, haksız fiilden doğan davalarda, maddede yazılanların yanı sıra, zarar görenin yerleşim yerinin de yetkili olmasının sağlanması amacıyla aşağıdaki gerekçelerle verilen önerge kabul edilmiş ve madde teselsül nedeniyle 22 nci madde olarak kabul edilmiştir.
“Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yerde davanın açılmasına ilişkin kural bazen zarar gören açısından külfet oluşturabilecek niteliktedir. Karşılaştırmalı hukuktaki örnekler de dikkate alınarak haksız fiilden doğan davalarda zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili hâle getirilmesinin işin niteliğine daha uygun olacağı düşünülerek maddeye “ya da zarar görenin yerleşim yeri” ibaresi eklenmiştir. Bu çerçevede, zarar gören, somut olarak doğmuş bir zarar üzerine kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açabileceği gibi, henüz somut şekilde gerçekleşmemesine rağmen, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu durumlarda da bu yetkiden yararlanabilecektir. Örneğin, kişi hakkında yapılacak bir yayının kişilik haklarına zarar verebileceği durumlarda, kişinin yerleşim yerinde dava açabilmesi, henüz doğmamış zararın gerçekleşme ihtimalini önleyebilecek, bu yönde hak aramayı kolaylaştıracaktır. Haksız fiilin, hukukî işlemden farklı olarak fiil olması sebebiyle, özellikle mağdur olan açısından, bir irade veya önceden planlama söz konusu değildir. Kişi, öngöremediği bir zarar ve zarar tehlikesi altında olduğuna göre, zararı verenin veya zararın gerçekleştiği yer mahkemesinin dışında kendi yerleşim yerinde dava açabilmesi, onun hak aramasını kolaylaştıracaktır.
8. Hukuk Dairesi 2018/3104 E. , 2019/2499 K.
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davacının dava dilekçesinin reddine, mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili idareye ait taşınmazı davalının haksız olarak işgal etmesi nedeniyle 01.09.2013-31.08.2014 tarihleri arasına isabet eden 17.320,00 TL ecrimisilin kademeli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde; dava konusu taşınmazın Zeytinburnu ilçesinde bulunduğu, dolayısıyla … Asliye Hukuk Mahkemelerinin adli yargı sınırları içerisinde kaldığı belirtilerek yetkisizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, ecrimisil istemine yöneliktir.
Ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesi uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için de HMK’daki genel yetki kuralı uygulama alanı bulur ve bu bağlamda öncelikle genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı mahkemesi yetkilidir. Ecrimisil, 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı İBK’da haksız eylem olarak nitelendirilmiş bulunduğundan, HMK m.16’da düzenlenen yetki kuralları uyarınca belirlenen haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir. Ayrıca ecrimisil davasında kesin yetkili bir mahkeme olmadığı için, HMK m.19/4 uyarınca ecrimisil davası yetkisiz mahkemede açılmış olsa bile davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir.
Somut olayda, davanın, davacının yani zarar görenin dava dilekçesinde kendi adresi olarak gösterdiği “….Beyoğlu” nun bağlı olduğu yer mahkemesi olan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı ve yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca, yetkili mahkeme konusunda davacının seçimlik hakkı bulunduğu gözetilmek suretiyle işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, temyiz itirazının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
17. Hukuk Dairesi 2015/11966 E. , 2015/11029 K.
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, müvekkillerinden …’ın yurt dışında boşandığı eski eşi diğer davacıların babası olan davalı …’a katkı payı olarak verdiği paralarla satın alınan dava konusu taşınmazın, müvekkilleri lehine Almanya’da açılan nafaka davaları sonucu hükmedilen nafaka alacağının tahsilini engellemek amacıyla önce eniştesi olan …’a satıldığını, onun da diğer davalı … …’e sattığını, satışların muvazaalı olduğunu ileri sürerek satış işlemlerinin iptaline, bunun mümkün olmaması halinde 5.000,00 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı 3.kişi …, davanın taşınmazın aynına ilişkin bir dava olup, davanın dava konusu taşınmazın bulunduğu Büyükçekmece mahkemelerinde bakılması gerektiğini, satışın gerçek bir satış olduğunu ihtiyaç nedeni ile de diğer davalıya sattığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Davalı 4.kişi … vekili, taşınmazın bulunduğu Büyükçekmece mahkemelerinin yetkili olduğunu, satışın gerçek olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın… İlçesi sınırları içinde kaldığı, …ilçesinin de adli yönden Büyükçekmece Adliyesi adli yargı sınırları içinde bulunduğu, taşınmazın aynına ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemelerinde görülmesi gerektiği, taşınmaza ilişkin yetki kurallarının kesin olduğu, kesin yetki hallerinin dava şartlarından olduğu, dava şartı gerçekleşmediğinden HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1-Davacı …’ın temyizi yönünden yapılan incelemede; Mahkemece, verilen 28.4.2014 günlü karar davacılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olup daha sonra davacılardan …, 8.9.2015 günlü dilekçesinde davadan feragat ettiğini bildirdiğinden 11.4.1940 günlü ve 70 sayılı İ.B.K gereğince hükümden sonra ortaya çıkan ve esas hükmün temyiz incelemesi yoluyla incelenmesine engel olan bu durum karşısında mahkemece feragat hakkında bir karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Diğer davacıların temyizi yönünden yapılan incelemede ise, Dava, TBK’nin 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, olayımızda davacılar, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Zira, danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zararlandırılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. HMK’nin 6 maddesinde, genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişilerin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, aynı Yasanın 7/1 maddesinde; davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, ancak dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkeme belirtilmiş ise davaya o yer mahkemesinde bakılacağı hüküm altına alınmıştır. HMK’nin 16. maddesinde haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, dava haksız fiil niteliğindeki muvazaa hukuksal nedenine dayalı olduğundan HMK’nin 16 ve 7/1 maddesi gereğince haksız fiilin işlendiği yer olan (dava konusu satış işlemi Büyükçekmece Tapu Sicil Müdürlüğünce yapılmış olması nedeniyle) Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılabileceği gibi davalılardan birinin (…’ın) yerleşim yeri-… olması nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesince de davaya bakılabilecektir. Davacı da seçimlik hakkını kullanarak davayı … Asliye Hukuk Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda yetki itirazının reddi ile mahkemece davanın esasına girilmek suretiyle tarafların delillerin toplanması ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı … davadan feragat etmiş olmakla bu davacı yönünden hükmün davadan feragat nedeniyle bozulmasına (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle diğer davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 22/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
17. Hukuk Dairesi 2016/14735 E. , 2017/6842 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 06/08/2012 tarihinde müvekkili….’ın eşi, diğer müvekkilerinin babaları…’ın idaresindeki ….palakalı araca, davalı …’in kullandığı …. plakalı aracın çarpması neticesinde,… ile davalının kullandığı araçtaki yolcu ….’ın hayatlarını kaybettiklerini, davalı …’in ehliyetsiz olarak müvekillerinin murisi…’ın seyir istikametine girdiğini ve kafa kafaya çarpışmak süretiyle…’ın vefatına neden olduğunu belirterek, şimdilik müvekkilleri … yönünden 50.000 TL manevi tazminat, … yönünden 50.000 TL manevi tazminat, … yönünden 50.000 TL manevi tazminat, … yönünden 50.000 TL, … yönünden 50.000 TL, … yönünen 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. HMK’nin haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde haksız fiilden doğan davalarda uygulamada ve doktrinde oluşan görüşler dikkate alınarak haksız fiilin işlendiği yer dışında zararın meydana geldiği yer, gelme ihtimalinin bulunduğu yer ve karşılaştırmalı hukuktaki örnekler de dikkate alınarak zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olarak kabul edilmiştir. Bir dava için birden fazla ( genel ve özel ) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
Somut olayda, dava HMK 16. maddesi gereğince davacıların yerleşim yeri mahkemesinde açılmış olması bakımından yetki itirazının reddiyle işin esasına girilerek tarafların iddia, savunma ve delilleri toplanarak varılacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 15.6.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
                 
                