HMK MADDE 2 - ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNİN GÖREVİ
23 Ekim 2024
HMK MADDE 2 - ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNİN GÖREVİ

Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

HMK Madde 2

(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.

(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

Bugüne kadar, malvarlığına ilişkin davalarda, sulh hukuk ve asliye hukuk arasında miktara göre yapılan ayrım, birçok soruna yol açmıştır. Bu ayrımın pratik ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap verdiği söylenemez. Ayrıca aynı konuda karar vermeye yetkili olan bir mahkemenin, miktarın azlığı ya da çokluğuna göre yapacağı inceleme, harcayacağı zaman ve kullanacağı bilgi özünde değişiklik göstermemektedir. Sadece rakamsal olarak vereceği karar değişmektedir. Böyle bir durumda, salt miktardaki azlığın veya çokluğun görev yönünden bir öneminin olmaması gerekir. Uygulamada miktar ve değere bağlı görev sınırının tespitinde ortaya çıkan sorunlar sebebiyle görevsizlik kararları verilmekte ve davalar salt bu yüzden gereksiz yere uzamaktadır. Esasen hak arayan kişi bakımından bu sınırın hiç bir önemi de yoktur, onun için önemli olan hakkının yerine gelmesidir. Bu sınıra ilişkin periyodik değişiklikler de diğer bir sorun olup, zaman zaman karışıklığa yol açabilmektedir. Bu sebeple, malvarlığına ilişkin davalarda sulh hukuk asliye hukuk arasındaki ayrım kaldırılarak, kanunlarda belirtilen istisnalar dışında malvarlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemesi, asıl görevli mahkeme haline getirilmiştir.
Öteden beri, aksine hükümler saklı kalmak üzere şahıs varlığına ilişkin davalarda asıl görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu hüküm muhafaza edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, asliye hukuk mahkemelerinin genel görevli mahkeme olduğunu belirtmek ve bu konuda tereddütleri ortadan kaldırmak için düzenleme yapılmıştır. Özel Hükümlerle başka mahkemelerinin görev alanına girmeyen tüm dava ve işlere asliye hukuk mahkemesi tarafından bakılacaktır. Böylece, görev konusunda bir tereddütün yaşanmaması veya boşluğun doğmaması sağlanmıştır.

 

HMK Madde 2 Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

YARGITAY İÇTİHATLARI

8. Hukuk Dairesi 2018/14622 E. , 2019/2287 K.
  • HMK Madde 2
  • Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı kurum, günübirlik alan olarak ilan edilen alanların ve kumsalların korunarak kullanılması esasları çevresinde işletilmesini sağlamak üzere sözleşme yapma yetkisine haiz olduğunu, bu kapsamda … Kumsalı’nda bulunan tesislerin işletilmesi amacıyla ihale yapıldığını, ihale sonucunda dava dışı … Turizm şirketinin tesisleri işletme hakkı kazandığını, dava dışı şirketin sözleşmedeki haklarını davalı şirkete devrettiğini ancak idare mahkemesince ihale işleminin iptal edilerek iptal kararının derecattan geçerek kesinleştiğini, davalı şirketin haksız işgalci olarak taşınmazı kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek 01.01.2009 – 30.06.2009 tarihleri arası bakiye 272.635 TL , 01.07.2009- 31.12.2009 tarihleri arası 330.000 TL ecrimisilin dönem sonları itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, taşınmazda davacının mülkiyet hakkı bulunmadığı gerekçesiyle idare mahkemesinin ihaleyi iptal ettiğini, davacı kurumun tasarruf yetkisi bulunmadığından ecrimisil isteyemeyeceğini ayrıca istenilen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının haksız işgalci olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu … Kumsalı’nda bulunan tesislerin işletilmesinin 18.05.2004 tarihli ihale ile dava dışı … Turizm şirketine verildiği, dava dışı şirket ile … 6.Noterliğinin 28.05.2004 tarihli ve 18732 yevmiye numaralı işlemi ile sözleşme aktedildiği, davacı kurumun muvafakati ile sözleşmenin davalı şirkete devredildiği, davalı şirketin tesisleri işletmek suretiyle taşınmazdan faydalandığı, … Belediye Başkanlığı’nca ihaleye yönelik açılan dava sonucunda Muğla İdare Mahkemesi’nin 2004/1127E – 2005/1890K sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verilerek, kararın, Danıştay 13.Dairesi’nin 21.05.2008 tarihli 2007/1695 Esas – 2008/437 Karar sayılı ilamı onanmasına karar verildiği sabittir. Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.

Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki davanın mutlak veya nisbi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan sözedilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir.

Hâl böyle olunca; davanın, genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 05/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 
8. Hukuk Dairesi 2018/3361 E. , 2019/4744 K.
  • HMK Madde 2
  • Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın davalı .yönünden reddine, diğer davalı yönünden kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı … ve şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacılar vekili asıl dosya dava dilekçesinde, davalılardan …’nin, vekiledenlerinin murisinin kayden maliki olduğu Avcılar 16601 parselde bulunan 100/3290 arsa paylı … kata bitişik diğer … katın maliki olduğunu, … katın kendi bağımsız bölümü ile bitişik olan aradaki duvarını yıkmak sureti ile kendi bodrumuna katarak diğer davalı …’e kiraya verdiğini belirterek vaki el atmalarının önlenmesine, yıkılan duvarın projesine uygun hale getirilmesine, taşınmazın boş olarak davacılara teslimine, davalıların yıkılan duvarı yapmamaları ihtimaline karşın yapım bedelinin ve süresinin tespiti ile davalılardan bu bedelin müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalarının belirsiz alacak davası olarak kabulü ile belirlenecek ecrimisilin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.

Davacılar vekili birleşen dosyanın dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın davalı şirkete kiraya verildiğini belirterek davalı şirketin el atmasının önlenmesine, yıkılan duvarın projesine uygun hale getirilmesine, taşınmazın boş olarak davacılara teslimine, davalıların yıkılan duvarı yapmamaları ihtimaline karşın yapım bedelinin ve süresinin tespiti ile davalılardan bu bedelin müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalarının belirsiz alacak davası olarak kabulü ile belirlenecek ecrimisilin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı şirket vekili davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı … aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … aleyhine açılan asıl davanın, davalı şirket aleyhine açılan birleşen davanın kabulü ile asıl dosya ve birleşen dosya davalılarının müdahalelerinin men-i’ne, taşınmazdaki bölme duvarının örülerek ve sıvası yapılarak mimari projeye uygun hale getirilmesine, kararın gereğinin davalılar tarafından yerine getirilmemesi halinde giderleri davalılardan alınmak kaydı ile davacı yana mimari projeye uygun hale getirme konusunda yetki verilmesine, karar verilmesi üzerine; hüküm, asıl dosyada davalı … vekili ve birleşen dosyada davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, elatmanın önlenmesi, eski hale iade ve ecrimisil istemine ilişkindir. Hemen belirtmek gerekir ki; görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde tutulması gereken bir usul kuralıdır. 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi asliye hukuk mahkemelerinin, 4. maddesi sulh hukuk mahkemelerinin görev alanını belirlemiştir. Sulh hukuk mahkemelerinin görev alanının düzenlendiği HMK’nin 4/ç maddesi “Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler” şeklindedir. Bu düzenlemeden sulh hukuk mahkemelerinin görevli olup olmadığı hususunda özel yasalara atıfta bulunulduğu anlaşılmaktadır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun Ek 1. maddesi “Bu kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh hukuk mahkemelerinde çözümlenir” hükmünü içermektedir. Somut olayda, dava dilekçesi içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden çekişmenin kat irtifaklı binada yer alan üç numaralı bağımsız bölüm malikinin, bir numaralı bağımsız bölüme vaki müdahalesinden ileri geldiği ve bu suretle 634 sayılı Yasa’nın uygulanmasından kaynaklandığı açıktır. Bu durumda 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun Ek.1 maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu da kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca, uyuşmazlığın 634 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle asıl dosyada davalı … ve birleşen dosyada davalı şirket vekilinin temyiz itirazı yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 
8. Hukuk Dairesi 2016/7918 E. , 2019/10892 K.
  • HMK Madde 2
  • Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili davalılardan … vekili ve … Mam. Gıda Mad. Day. Tük. Mal. Teks. Turizm İnş. Hay. Üretici Çiftliği Tarım San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı vekili, vekil edeni ile davalılardan …’in evli olduğunu, Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.05.2015 tarihli ilamı ile boşanmaya hükmedildiğini, kararın temyiz edildiğini, davalı … adına kayıtlı bulunan taşınmazların tamamı üzerinde vekil edeninin mal rejiminden doğan önemli miktarda hakkı bulunduğunu, davalı …’ın vekil edeninin bu hakkını etkisizleştirebilmesi için sahip olduğu taşınmazları diğer davalılara muvazaalı olarak devrettiğini belirterek, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazların 1/2 hissesinin vekil edeni adına tesciline olmazsa tamamının davalılardan … adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı şirket vekili ile davalı … vekili, görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğunu, mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.

Davalı …, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davanın evlilik birliği içerisinde alındığı iddia olunan taşınmaza ilişkin tapu iptali ve tescil davası olduğu ve görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile mahkemece ara kararla verilen ihtiyati tedbir kararlarına ve tedbire itirazın reddine ilişkin kararlara karşı, davalı şirket vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Davalı şirket vekili ve davalı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, İncelemeye konu karar tarihi de dikkate alınarak Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli ve E.2013/1, K.2014/1 sayılı kararı uyarınca ilk derece Mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararların temyiz yoluyla incelenemeyeceğine dair karar verildiğinden bahsi geçen davalıların temyiz dilekçelerinin reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacının dava dilekçesinde, davalı eş …’ın evlilik birliği içinde edinilen dava konusu taşınmazları muvazaalı olarak diğer davalılara devrettiğini belirterek tapunun genel muvazaa nedeni ile iptalini (terditli olarak, taşınmazların 1/2 hissesinin vekil edeni adına tesciline olmazsa tamamının davalılardan … adına tesciline karar verilmesini…) talep ettiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, her ne kadar, davanın evlilik birliği içerisinde alındığı iddia olunan taşınmaza ilişkin tapu iptali ve tescil davası olduğu ve görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Davacının dava konusu taşınmazlarla ilgili talebi, dava dilekçesi içeriğinden de anlaşıldığı üzere; muvazaa hukuki sebebine (BK.m. 18; TBK m.19) dayanmaktadır. Öyleyse, bu belirlemeye göre istek, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair 4787 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden değildir. O halde, talep TMK’nın 2. kitabından kaynaklanmadığından Aile Mahkemesi görevli olmayıp, uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca belirlenecek Asliye Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece, bu husus düşünülmeden görevsizlik kararı verilmesi yanlış olup, hükmün bu sebepten bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davalı şirket vekili ve davalı … vekilinin temyiz dilekçelerinin yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile temyiz edilen hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 03/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 
8. Hukuk Dairesi 2019/2039 E. , 2020/5945 K.
  • HMK Madde 2
  • Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı eş … adına olan taşınmazın satıldığını, satışından kısa süre sonra davalı … adına iki adet villa alındığını, birinde yıllarca vekil edeni ve eşinin, diğer villada ise davalı …’un ikamet ettiğini, villanın her ne kadar davalı eş adına olması gerekirken vekil edeninin hak sahipliğini berteraf etmek için davalı … adına tescil edildiğini belirterek, davalılar adına muvazaalı olarak yapılan işlemin iptali ile taşınmazın eş … adına tescilini, iptal talebinin kabul edilmemesi halinde taşınmazdan kaynaklanan alacağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, uyuşmazlığın edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklandığı gerekçesiyle aile mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK’nin mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava dilekçesindeki tapu iptali ve tescil talebi yönünden, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescil, alacak talebi yönünden ise mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.

Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK mad.114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK mad.115/1).

Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Davacı, şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmış, dava dilekçesinde ilk olarak muvazaalı devrin iptaline karar verilmesini istemiştir. Muvazaa nedeniyle açılmış bulunan temyize konu davanın kanuni dayanağının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi (818 sayılı BK’nin 18. maddesi) olmasına, davalı … ile davalı eş … arasında gerçekleştirildiği ileri sürülen muvazaalı işlemin davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunmasına göre, uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 Sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca belirlenecek Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. O halde, davacının tapu iptali ve tescil talebi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olmasına rağmen, görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.

Diğer yandan davacının dava dilekçesindeki terditli ikinci talebi olan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak talebi yönünden ise 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 5133 Sayılı Kanunla değişik 4. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK’nin mad. 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesi’nde bakılacağını hükme bağladığından, iş bu talep yönünden asıl talebin reddi halinde tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tüm talepler yönünden görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuş, hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 
13. Hukuk Dairesi 2020/1291 E. , 2020/5341 K.
  • HMK Madde 2
  • Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Dava, taraflar arasında … Kentsel Yenileme Toplu Konut Projesi kapsamında imzalanan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir.

Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; 24.04.2015 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben açılan davada, … 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 30.06.2015 tarih, 2015/167 E. 2015/233 K. sayılı ilamı ile Tüketici Mahkemelerine verilen görevsizlik kararının davalının temyizi üzerine Dairemizin 03.12.2013 tarih. 2015/37348 E. 2015/35303 K. sayılı ilamı ile onandığı, bu karardan sonra dosyanın … 9. Tüketici Mahkemesi’nin 2016/325 esasına kaydedildiği ve bu mahkemece 19.01.2017 tarihli kararla Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilerek yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.02.2018 tarih, 2018/248 E. 2018/897 K. sayılı ilamı ile; … 24. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının Yargıtay 13. Hukuk Dairesince onanmış olması nedeniyle davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğunun kabul edildiği ve bu kararın mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olduğu gerekçesiyle dosyanın … 9. Tüketici Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, somut olay yönünden görev hususunda bağlayıcı nitelikte olan kararlar gözardı edilerek yazılı şekilde tekrar görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 
Görevli ve yetkili mahkeme nedir?
Görevli mahkeme neye göre belirlenir?
Görevli mahkemeler nelerdir?
Görev ve yetki ne demek?
hukukta görev ve yetki
asliye hukuk mahkemesi
HMK görevli mahkeme
Hukukta görev ve yetki Nedir
Görevli mahkeme
Görevli mahkeme nasıl belirlenir
Genel görevli mahkemeler
Yorum bırakın
TÜM YORUMLAR (0)
Henüz yorum eklenmemiş