(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
1086 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında olduğu gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesi, genel yetkili mahkeme olarak kabul edilmiştir. Türk Medenî Kanununun 19 uncu maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, kavram birliğini gerçekleştirmek amacıyla, “ikametgâh” yerine “yerleşim yeri” kavramı kullanılmıştır. Hükümde, gerçek kişiler dışında, tüzel kişi ifadesine yer verilerek, “yerleşim yeri” kavramının her ikisi için de geçerli olduğu, belirtilmek istenmiştir. Ayrıca, davalının, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri esas alınarak, davalının daha sonra yerleşim yerini değiştirmesi hâlinde, mahkemenin yetkisinin bundan etkilenmesi ve yetkisiz hâle gelmesi önlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, genel yetkili mahkemenin belirlenmesinde esas alınan, “yerleşim yeri”nin neye göre ve nasıl belirleneceği konusunda doğabilecek tereddütleri gidermek amacıyla, “yerleşim yerinin Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre” belirleneceği konusunda açıklık getirilmiştir.
1. Hukuk Dairesi 2015/14858 E. , 2018/11028 K.
Taraflar arasında görülen muris muvazaasına dayalı tazminat davası sonunda, yerel mahkemenin yetkisizliğine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden, … ili … İlçesi … Mahallesinde yer alan … ada … parsel sayılı taşınmaz bakımından eldeki davanın önce … …’de açıldığı, ancak … 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmazın aynından kaynaklandığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 12. maddesi uyarınca yetkisizliğe ve dosyanın yetkili … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği; dosya kendisine tevzi edilen … 23. Asliye Hukuk Mahkemesince de, davada ileri sürülen isteğin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, davaya bakmaya … Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verildiği görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; eldeki davada ileri sürülen tazminat isteğinin esasının, murisin gerçekleştirdiği taşınmaz temlikinin mirastan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı iddiasından kaynaklanmakta olduğu ve uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasının anılan iddianın sübutuna bağlı bulunduğu açıktır.
O halde; davanın, kamu düzeniyle ilgili kesin yetki kuralı içeren HMK’nın 12/1. maddesi uyarınca “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin” olduğu ve taşınmazın bulunduğu yer mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi yerine yetkisizlik kararı verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/06/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) -KARŞI OY
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan Mahbub’un … …’da bulunan … parsel sayılı taşınmazını dava dışı eşine muvazaalı olarak temlik ettiğini, onun tarafından taşınmazın davalıya devredildiğini, davalının da muvazaalı işlemi bilmesine rağmen taşınmazı üçüncü kişilere devrettiğini ileri sürerek, davalıdan miras payları oranında tazminat isteminde bulunmuşlar, davanın açıldığı … 3. Asliye Hukuk Mahkemesince; taşınmazın aynını ilgilendiren davada yetkili mahkemenin … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilerek HMK’nun 12. maddesi gereğince yetkisizlik kararı verilmiş, anılan kararın temyiz olunmaksızın kesinleşmesi üzerine dosyanın gönderildiği … 23. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın taşınmazın aynına ilişkin bulunmadığı ve süresi içinde yetki itirazı ileri sürülmediğinden, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne karşı yetkisizlik kararı verilmiş, bu karar Dairece, muris muvazaasına dayalı tazminat isteminin taşınmazın aynıyla ilgili olduğu ve davaya bakmakla taşınmazların bulunduğu … mahkemelerinin kesin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararının bozulmasına karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun, “Taşınmazın aynından doğan davalarda yetki” başlığını taşıyan 12. madde hükmü şu şekildedir:
“MADDE 12- (1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. (2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır. (3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.”
Kanun hükmünden çıkan sonuç, “taşınmazın aynı” kavramının, doğrudan mahsus sicilindeki mülkiyete ve onun kullanma şekline ilişkin bir durumu ifade ettiğidir. Yargılamasında ayni hakkın tartışılması, tazminat istemli davayı ayni bir davaya dönüştüremez.
Zira, HUMK’nun temyiz incelemesi yönünden halen yürürlükte bulunan 445/4 madde hükmünde: “Gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ve aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler kat’iyet kesbetmedikçe icra olunamaz.” düzenlemesi gereğince, ilamda icra edilecek kısım aynının tartışıldığı gerekçesi değil, hüküm kısmıdır.
Davada, taşınmazın aynının tartışılarak hüküm kısmında tazminata karar verilmesi halinde, anılan madde hükmünün açıklığı karşısında, ilamın kesinleşmeden icra olunamayacağı ileri sürülemeyeceğine göre, taşınmazla ilgili açılan tazminat davasının da, taşınmazın aynına ilişkin olduğu belirtilerek kesin yetki kuralına tabi olacağı ileri sürülemez.
Somut olayda, HMK’nun 6. maddesindeki genel yetki kuralları geçerli olduğu ve davanın ilk açıldığı yer olan … mahkemelerinin yetkisine itiraz edilmediğinden, mahkemenin karşı yetkisizlik kararının doğru olduğu kanaatiyle sayın çoğunluğun bozmaya ilişkin aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.
8. Hukuk Dairesi 2018/15872 E. , 2021/1995 K.
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının dernek üyelik aidatlarını ödememesi sebebi ile aleyhine yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi kapsamında itirazın iptali talebine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, yerleşim yerinin, Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirleneceği, HMK’nin 14/2. maddesinde, dernek ile üyeler arasındaki davaların dernek merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede bakılacağı, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 51. maddesinde; tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 2. maddesinde ise; bu Kanunun uygulanmasında, derneğin yerleşim yerinin, derneğin yönetim faaliyetlerinin yürütüldüğü yeri, dernek merkezinin ise derneğin yerleşim yerinin bulunduğu il veya ilçeyi ifade ettiği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, davalının, dernek üyelik aidatlarını ödememesi sebebi ile aleyhine yapılan icra takibine vaki itirazın iptali için Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı, davalı derneğin tüzüğünde merkezinin İstanbul (İstanbul Adliyesi yargı çevresinde) olarak belirtildiği anlaşılmaktadır.
Derneklerle ilgili mevzuatta düzenlenen dernek ile üyeler arasındaki davaların dernek merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede bakılacağına dair yetki kuralı kesin nitelikte olup kamu düzenine ilişkin olduğundan Mahkemece re’sen gözönüne alınması gerekir.
Bu durumda Mahkemece, kesin yetki kuralı gereği derneğin merkezinin bulunduğu İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu gözetilerek, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 08.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
11. Hukuk Dairesi 2017/736 E. , 2018/6263 K.
Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/02/2016 tarih ve 2015/50-2016/65 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacıya ait araçla taşınan ve davalı … şirketince Yük Nakliyat Sigorta Poliçesiyle teminat altına alınan zeytin emtiasının taşımayı yapan aracın kaza yapması sebebiyle zayi olduğunu, meydana gelen zarar sebebiyle davacı şirket tarafından emtianın sahibi olan dava dışı şirkete 36.587,25 TL ödeme yapıldığını, zararın karşılanması için davalı … şirketine başvurmuşsalar da davalının, zararın teminat dışı kaldığını ileri sürerek ödeme yapmayı reddettiğini, taşıma sırasında meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğunu, 29.077,00 TL zarar bedelinin kendilerine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek 29.077,00 TL’nin kaza tarihi olan 01.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, somut uyuşmazlık bakımından … mahkemelerinin yetkili olduğunu, zarara sebep olan kazanın teminat dışında kaldığını, zararın teminat kapsamında kaldığı kabul edilse dahi talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu, dava kabul edilse bile temerrüt tarihinin kaza tarihi olarak kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu poliçede tanzim yerinin yazılmadığı ancak davacı yanca bildirilen tanıkların ifadelerinden poliçenin davacı şirketin merkezinin olduğu …’da düzenlendiğinin anlaşıldığı, davacı şirketin adresinin … olması, ticari faaliyetlerini …’da yürütmesi nedeni ile davalı tarafın yetki itirazı reddi gerektiği, davaya konu sigorta poliçesiyle yükleme, aktarma ve boşaltmaya atfedilecek rizikolar hariç olmak üzere meydana gelen zararların teminat altına alındığı, bu kapsamda, tek taraflı trafik kazası nedeniyle meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 26.437,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 15.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK 6 ve 15/1. maddesi gereğince dava yetkisiz mahkemede açılmakla birlikte, yetki itirazında davalı vekilinin yanlış mahkemeyi yetkili göstermesi nedeniyle seçim hakkı davacıya geçtiğinden mahkemece yetki itirazının reddine karar verilmiş olmasının sonucu itibariyle doğru bulunmasına göre davalı vekilinin aşağıda yazılı bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalıya sigorta ettirdiği emtianın taşıma sırasında meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde zayii olduğunu ileri sürerek kendi sigortacısından, emtia sahibine ödediği bedelin tahsili isteminde bulunmuş olmakla sigortacı meydana gelen gerçek zarardan sorumlu olduğundan, gerçek zararın tespiti için alanında uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan rapor alınarak riziko sebebiyle meydana gelen zararın saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir inceleme yapılmaksızın ekspertiz raporu ile belirlenen bedele hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2016/18276 E. , 2018/3953 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, kendisine ait evde 28.8.2014 tarihinde çıkan yangın sonucu bir kısım eşyaların yanması nedeniyle zarar meydana geldiğini, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/18 D.iş sayılı dosyası ile yapılan tespit sonucu evde çıkan yangının … markalı fırının arızalı olması nedeniyle çıkan kıvılcımlar sonucu meydana geldiğinin tespit edildiğini ileri sürerek 10.840,00 TL maddi zararın olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davada yetkili mahkemenin şirketin yerleşim yeri adresi olan … Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuş, esastan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, … Tüketici Mahkemeleri’ne yetkisizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ayıplı mal mal nedeniyle meydana geldiği ileri sürülen zararın tazminine ilişkindir.
HMK’nun 6.maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiş olup, bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Bir başka özel yetkiye ilişkin düzenleme ise, 6502 sayılı yasanın 73/5. maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre de, tüketici davalarının tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemelerden birinde açılabilir. Davacı tüketici olup ister kendi ikametgahı olan … de isterse davalının ikametgahı mahkemesinde genel yetki kurallarına göre dava açabilir. Seçimlik hak tüketiciye aittir. Somut olayda davacının yerleşim yeri Kızıltepe olduğuna göre … Asliye Hukuk Mahkemeleri (Tüketici Mahkemeleri) de yetkilidir. Hal böyle olunca, davanın yetkili mahkemede açıldığının kabulü ile işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2018/3764 E. , 2018/9674 K.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı-karşı davalı, davalıdan 30.1.2002 tarihinde bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın davalının sonradan vesayet altına alınması sonucu açılan tapu iptal ve tescil davasında satış sözleşmesinin iptali ile tapu iptal ve tescile karar verildiğini, satış bedeli olarak ödenen bedelin ise iade edilmediğini ileri sürerek ödenen bedelin tespiti ile ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı-karşı davacı, yetki itirazında da bulunarak esastan davanın reddini dilemiş, karşı davada, taşınmazın davacı tarafından kullanımından kaynaklı 5.000,00 TL ecrimisil bedelinin tahsilini istemiştir. Mahkemece, davalının yerleşim yeri mahkemesi olan … Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı ödenen bedelin iadesine ilişkindir. HMK.nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 89. (eski BK.73) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 13. maddesi uyarınca da, kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir. Karşı davada para alacağına ilişkin olduğundan kesin yetki söz konusu değildir. Buna göre eldeki asıl davada, davacı-karşı davalının ikametgahı mahkemesi olan İznik Mahkemeleri’de yetkilidir. Bilahare, davalı-karşı davacı vekili, mahkemece verilen yetkisizlik kararından sonra verdiği 9.5.2018 tarihli dilekçe ile yetki itirazından vazgeçtiğini beyan etmiştir. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
17. Hukuk Dairesi 2016/13577 E. , 2019/5454 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı …Ş vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –
Davacılar vekili, davalılardan … yönetimindeki ticari taksi ile davacıların kızı … ‘a çarpması sonucu, …’un vefat ettiğini belirterek maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin haklar ile kusurlu sürücüden manevi tazminat istemi hakkı saklı kalması kaydıyla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesine göre belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatının, kazaya karışan kusurlu sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme tahsiline, yetersiz ödemeye ilişkin ibranamenin iptali ile bakiye maddi tazminatın sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı gerçek kişiler yetki itirazında bulunmuş olmadığı takdirde davanın esastan reddini talep etmiş, davalı … de davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davasının kesin yetki dava şartı yokluğundan usulden reddine, görevli mahkemenin …Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilmiş; hüküm, davalı … AŞ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. “7. maddesinde de,” davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hallerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.” denilmektedir. Yine aynı Yasa’nın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. Maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir.
HMK 16. madde hükmü, HUMK’taki düzenlemeye oranla daha genişletilmiş ve ayrıntılandırılmıştır. HMK’da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetki kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetkidir. ” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,27.05.2015 tarih, Esas No: 2013/11- 2359, Karar No: 2015/1443)
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Somut olayda, dava trafik kazasından kaynaklanmakta olup trafik kazası netice itibari ile bir haksız fiildir. Davaya konu trafik kazası Trabzon’da meydana gelmiştir. Davalı … şirketinin yerleşim yeri Şişli/İstanbul, davalı gerçek kişilerin yerleşim yeri Trabzon’dur.
Davacı taraf HMK’nın 16. maddesi gereğince seçimlik hakkını kullanarak davalı … şirketinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açmıştır.
Her ne kadar davalı gerçek kişiler yetki itirazında bulunmuş ise de davacı yetkili mahkemelerden biri olan yer mahkemesinde davasını açmış ve kesin yetki hali de söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … AŞ vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …Ş’ye geri verilmesine 02/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
20. Hukuk Dairesi 2019/2308 E. , 2019/4623 K.
Vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkin olarak açılan davada, … 3. Asliye Hukuk ile … 1. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Talep, vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davalı …Vakfı adresinin “…” olması, davalı tarafın da süresi içerisinde yetki itirazında bulunmuş olması karşısında, yetkili mahkemenin … Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile yetkisizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesince ise, kesin yetki bulunmayan davada davalı tarafından süresinde usule uygun olarak ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra düzeltilmek kaydı ile ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamayacağından … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili hale geldiği gerekçesi ile yetkisizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
4721 sayılı TMK’nın 609. maddesinin dördüncü fıkrasında “Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemeye göre mirasın reddi istemi, mirasın açıldığı yerin sulh hukuk mahkemesinde mirasçı tarafından sözlü veya yazılı beyanla yapılabilir. Buradaki yetki kesin olup, miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesi görevli ve yetkili mahkemedir (TMK 609. md – Y.2.HD 2009/129191 E. – 2009/17413 K.).
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 3. maddesine göre, mülhak vakıf mülga 743 sayılı TMK’nın yürürlük tarihinden önce kurulmuş olan yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu kanun uyarınca genel müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı TMK’nın yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanunun 6 ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların … tarafından yönetilip temsil edileceği hükme bağlanmıştır. Vakıflarla ilgili açılan davalarda yetkili mahkeme belirlenirken 6100 sayılı HMK’da iki ayrı düzenlemenin dikkate alınması gerekir;
Kesin yetki kuralının öngörüldüğü 14/2. madde de, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, mevcut bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu bu özel ve sınırlı hal dışında kesin yetki kuralının mevcut olmadığı, maddede düzenlenen yetkinin, kesin nitelikte olup kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında re’sen dikkate alınması gerekir.
Kesin yetki kuralı dışındaki genel yetkili mahkeme ise, 1086 sayılı HUMK’nın 9. maddesini karşılayan 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesinde düzenlenmiş, buna göre; yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Ayrıca aynı Kanunun 19/4. maddesine göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Hakim doğrudan (re’sen) yetkisizlik kararı veremez.
4721 sayılı TMK’nın 51. maddesinde; tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu hükme bağlanmıştır. İntifa haklarının (tevliyet, sükna ve galle) tespit ve tahsili için; mülhak vakıflar aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, vakfın yerleşim yeri (kurulduğu yer) mahkemeleri kesin yetkilidir. Dava konusu vakıf, mülga 743 sayılı TMK’nın yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıf, yani “mülhak vakıf”tır. Dosyada bulunan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden gelen 09.11.2018 tarihli yazı ekinde bulunan vakfiyeye göre dava konusu mülhak vakfın …’da kurulduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi gereği yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartı olup, dava şartlarının 115. madde gereği yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Yine, aynı Kanunun 19. maddesi gereği yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemece, vakfın merkezinin bulunduğu (kurulu olduğu yer) … Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olması sebebi ile uyuşmazlığın … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 01/07/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi
23. Hukuk Dairesi 2019/1058 E. , 2020/1825 K.
Taraflar arasındaki rücuen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamında davalı tarafından çalıştırılan dava dışı işçinin müvekkili aleyhine açtığı işçilik alacakları ile ilgili davanın işçi lehine sonuçlandığını ve bu kapsamda müvekkili tarafından dava dışı işçiye icra takibi sonucunda ödeme yapıldığını, sözleşme hükümlerine göre işçilik alacaklarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek müvekkili tarafından ödenen 9.474,71 TL bedelin 05.11.2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin adresi İstanbul olduğundan yetkili mahkemenin de İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu savunarak görev ve yetki itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, davalının ikamet adresinin de İstanbul olması sebebiyle yetkili yerin İstanbul Mahkemeleri olduğu tespit edildiği gerekçesiyle davalının yetki itirazının kabulüne dava dilekçesinin yetkisizlik nedeni ile usulden reddine, talep halinde ve karar kesinleştiğinde dosyanın yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 38. maddesi ile uyuşmazlıklarda Ankara mahkemeleri yetkili kılınmıştır. Kaldı ki para alacağı söz konusu olduğundan HMK 10. madde yollamasıyla TBK 89/1. maddesine göre para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Bu durumda, mahkemece, uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 01.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.