(1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.
(2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.
1086 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü ayrı bir madde hâlinde düzenlenmiş; birden fazla davalı varsa, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği esası burada da kabul edilmiştir. Ancak, birden fazla davalı hakkında dava açılmak istendiğinde, dava sebebine göre davalıların tümü hakkında, kanunda ortak yetkili bir mahkeme belirtilmişse, davanın, davalılardan birinin yerleşim yerinde değil, ortak yetkili mahkemede açılması gerekmektedir. Ayrıca, “…davaya, ancak o yer mahkemesinde bakılır” denilerek, ortak yetkili mahkemenin yetkisi, kesin yetki hâline getirilmiştir.
İkinci fıkrada, 1086 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi hükmü, açıklık getirilmek amacıyla tekrar düzenlenmiş, kapsamda bir değişiklik yapılmamıştır.
Boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, Türk Medenî Kanununun 168 inci maddesinde ayrıca düzenlendiğinden, tekrardan kaçınmak amacıyla, 1086 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne burada yer verilmemiştir
11. Hukuk Dairesi 2016/13939 E. , 2016/9493 K.
Taraflar arasında görülen davada … 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/01/2016 tarih ve 2016/86-2016/16 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı …Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi ile … Seramik San. A.Ş. arasında nakliye emtia sigorta sözleşmesi akdedildiğini, sigortalının dava dışı bir şirkete sattığı emtiayı taşıması için davalı şirketin aracına hasarsız yüklediğini, yüklü aracın kazası sonucu sigortaya konu emtianın zayi olduğunu, eksper tarafından belirlenen 9.662.20 TL tazminatın sigortalı … şirketine ödendiğini, yapılan ödeme ile sigortalının haklarına halef olduğunu ve zarara sebebiyet verenlere karşı rücu davası açıldığını, davalının da işleten sıfatıyla zarardan sorumlu olacağını iddia ile, sigorta tazminatı olarak ödenen 9.662,20 TL’nin 14/12/2014 tarihinden itibaren ticari avans oranında faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket adresinin… olduğunu, dava konusu kazanın … ilçesinde meydana geldiğini, davanın yetki yönünden reddi gerektiği savunmasında bulunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 2015/652 esas sayılı dosyasında verilen ara karar uyarınca davalı ….Ltd. Şti. açısından davanın tefrikine ve tefrik edilen bu dosyada ise davanın yetkisizlik sebebiyle usulden reddine ve yetkili mahkemenin … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu yönünde karar verilmiştir. Kararı, davacı …Ş. vekili temyiz etmiştir.
Dava, emtia nakliye sigorta tazminatı rücu istemine ilişkin olup taşıyan, taşıyanın şoförü ve sorumluluk sigortacısına karşı açılmıştır. Mahkemece davalı taşıyan hakkındaki davanın ayrılarak, ayrılan bu davanın yetki itirazı konusunda, taşıyanın ikametgahı mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle mahkemece yetkisizlik kararı verilmiştir. Ancak HMK 7/1 maddesi uyarınca “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.” hükmü öngörülmüştür. Her üç davalı açısından ortak yetkili mahkeme bulunmadığı anlaşıldığından, davalı sigortacı açısından yetkili yer mahkemesi diğer davalılar bakımından da yetkilidir. Bu itibarla davaların ayrılmak suretiyle davalı taşıyan yönünden yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklandığı üzere davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
12. Hukuk Dairesi 2016/27101 E. , 2017/4195 K.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından, faturaya dayalı olarak genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız takipte, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlunun yasal sürede icra dairesine yaptığı başvuruda, yetkili icra dairesinin, yerleşim yerinin bulunduğu Ödemiş İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek yetki itirazında bulunması üzerine takibin durdurulduğu, alacaklı tarafından icra mahkemesine müracaatla yetkiye vaki itirazın kaldırılmasının talep edildiği, mahkemece davanın kabulü ile borçlunun yetki itirazının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İİK’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre; HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri, para ve teminat alacaklarına dayalı takiplerde kıyas yolu ile uygulanır. Konusu mal varlığı olan borçlar hukukuna ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetki, HMK.’nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümlenir. Anılan madde, sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesinin yetkili olacağı yönünde özel yetki kuralı koymuştur. Sözleşmenin yerine getirileceği yer, öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tespit edilir. Sözleşmede, karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa (malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer), mal teslimi için açılacak dava, teslim yeri mahkemesinde, borcun ödenmesi için açılacak dava ise, borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmeden, açık ve zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesine göre belirlenir. Yani, davanın konusu sözleşmeden doğan bir para borcu olup da, sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, borç, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir. Ancak, aranacak ya da aldırılacak borçlarda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89.maddesinin birinci fıkrasının birinci bendi uygulanmaz. Ne var ki, HMK.nun 10. maddesi hükmü, yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden kaynaklanan davalar, sözleşmenin ifa yerinde açılamayıp genel yetkili yer olan davalının ikametgahında açılabilir. Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK.’nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak, bu gibi hallerde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için, akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir. Somut olayda, borçlu, takibe itiraz dilekçesinde, yetki itirazı yanında, açıkca borca itirazını belirtmemiş, akdi ilişkiyi kabul ettiği yada reddettiği yönünde beyanda bulunmamış olup, bu hali ile borçlunun akdi ilişkiyi kabul ettiği sonucuna varılması mümkün olmadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda, HMK’nun 7. maddesi uyarınca borçlunun ikametgah adresinde takibin yapılması gerekip, borçlunun ikametgahı … olduğuna göre … İcra Müdürlüğü yetkisizdir. O halde mahkemece, borçlunun yetki itirazı yerinde olduğundan, alacaklının yetki itirazının kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
17. Hukuk Dairesi 2016/15160 E. , 2017/322 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R
Davacı vekili, müvekkiline ait araca, davalı tarafa ait araç sürücünün çarparak zarar verdiğini ileri sürerek araç hasarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, kaza yeri ve davalı yerleşim yerine göre … asliye hukuk mahkemelerinin yetkili olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının yetki itirazının kabulü ile, mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleşip talep edildiğinde dosyanın …Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun genel yetkiyi düzenleyen 6.maddesinin 1.fıkrasında “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan 6100 saylı HMK 7. maddesi ise davalının birden fazla olması halinde uygulanacak yetki kurallarını düzenlemektedir. Bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir.
Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
Somut olayda, kazanın …’de meydana geldiği dosyadaki mernis kaydına göre davalının … adresinde ikamet ettiği, dava dilekçesine göre davacının yerleşim yerinin ise Kağıthane olduğu anlaşılmaktadır. O halde yukarıda bahsi geçen kanun maddeleri ve hukuksal açıklamalar ışığında dava, HMK 16.maddesi uyarınca zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açıldığından, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19.1.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi
Hukuk Genel Kurulu 2014/2163 E. , 2017/555 K.
Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesince mahkemenin yetkisizliğine dair verilen 19.09.2013 gün ve 2013/458 E., 2013/457 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.11.2013 gün ve 2013/11808 E., 2013/29915 K. sayılı kararı ile;
(…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, davalı şirketlerin ödemesi gereken bir kısım ücretlerin kendisi tarafından ödendiğini ileri sürerek, davalılardan olan alacağının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalılar Cevabının Özeti: Davalılar, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davacı işçinin işini yaptığı yerin Balıkesir İli olduğu, davalılar bakımından ortak yetkili mahkemenin Balıkesir İş Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz: Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe: Taraflar arasında yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda uyuşmazlık vardır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5 inci maddesi uyarınca, iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme geçerli değildir. İş mahkemesinin görevi kapsamında bulunan bir dava, dava tarihinde davalının ikametgâhının bulunduğu veya işçinin işini yaptığı yerdeki iş mahkemesi veya iş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 19 uncu maddesi uyarınca, gerçek kişi yönünden yerleşim yeri, sürekli kalma niyetiyle oturulan yerdir. Gerçek kişi işverenin başka bir yerde yerleşmek niyetiyle oturduğu kanıtlanmadığı takdirde, kural olarak nüfusta kayıtlı olduğu yerin ikametgâh olarak kabulü gerekir. Aynı Yasanın 49 uncu maddesi gereğince, tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça, işlerinin yönetildiği yerdir (Yargıtay 9. H.D. 23.06.2008 gün ve 2008/17468 Esas, 2008/17262 Karar sayılı ilamı).
Yetkili mahkemenin belirlenmesinde önemli olan işin yapıldığı işyeri tanımına, 5521 sayılı Yasada yer verilmemiştir. İşyeri, 4857 sayılı İş Kanununun 2 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir. İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Bir yer, ancak işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunmaktaysa, o işyerinden sayılacaktır. İş veya toplu iş sözleşmesinin tarafları, davalının yerleşim yeri ve işin yapıldığı yer dışındaki bir mahkemenin yetkili olduğuna dair düzenleme yapmaları, 5521 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin emredici nitelikteki son cümlesi gereğince geçersizdir.
Deniz İş Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca, adı geçen Yasa kapsamına giren gemiadamlariyle bunların işveren veya işveren vekilleri arasında bu Kanundan veya iş sözleşmesinden doğan davalar hakkında da, 5521 sayılı kanun hükümleri uygulanır. İş sözleşmesinde ayrıca bir hüküm yoksa dava, geminin bağlama limanında iş davalarını bakmaya yetkili mahkemede görülür”.
İş mahkemesinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davalı tarafça süresinde yetki itirazı yapılmamış olsa bile, mahkeme tarafından bu husus kendiliğinden göz önünde bulundurmalıdır. Bir başka anlatımla hâkim, davanın her aşamasında yetki itirazını dikkate alabileceği gibi, kendisi de resen yetkisizlik kararı verebilir (Dairemizin 26.05.2008 gün ve 2008/20378 Esas, 2008/12778 Karar sayılı ilamı). 5521 sayılı Yasanın yetkiyle ilgili bu düzenlemesi yanında, diğer bir kısım yasalarda da uyuşmazlığın çözümü için hangi iş mahkemelerinin yetkili olduğu konusunda düzenlemeler bulunmaktadır. 4857 sayılı Kanunun 79 uncu maddesinde, komisyon kararı ile iş güvenliği yönünden işin durdurulması veya işyerinin kapatılması kararına karşı, işverenin yerel iş mahkemesine, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 28 inci maddesinde, uluslararası nitelikteki bir kuruluşa üyeliğin iptali davasında, sendika veya konfederasyon merkezinin bulunduğu iş mahkemesine, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 12 nci maddesi uyarınca, iş kolu istatistiklerine karşı Ankara iş mahkemesine, Aynı Yasanın 15 inci maddesine göre, sendika yetki çoğunluğu tespitine dair kararlara, 16 ncı madde uyarınca Toplu İş Sözleşmelerinin hükümsüzlüğü, 46 ncı maddeye göre, uygulanmakta olan bir grev ve lokavtın kanun dışı olup olmadığının tespiti, 47 nci madde uyarınca, gereği grev ve lokavtın durdurulması, 51/4 maddesi gereğince, grevin sona erdirilmesi, 60 ıncı madde uyarınca Toplu İş Sözleşmesinin yorumu istemlerinin, işyerinin bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli mahkemeye, başvurulabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, davalılardan … İnş. San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şti.’nin adresinin Kadıköy, davalı adi ortaklığın adresinin ise Balıkesir olduğu, davacının davalı … İnş. San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şti.’nin işçisi olduğu anlaşılmıştır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5 inci maddesinde, iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir denmiştir. Bu madde davacıya yetki konusunda seçimlik bir hak vermiştir. Davacı isterse davasını davanın açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açabileceği gibi isterse işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de açabilecektir. Davalının birden fazla olması bu kuralı etkilemeyecektir. Yani davacı davasını isterse davalıların birinin davanın açıldığı tarihte Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde açabilecektir. Yerel mahkemenin gerekçesinde atıf yaptığı HMK’nun 7 nci maddesinin somut olayda uygulanma yeri yoktur. Davacı seçimlik hakkını kullanarak davalılardan … İnş. San. Ve Dış. Tic. Ltd. Şti.’nin davanın açıldığı tarihteki ikametgah adresinin bağlı bulunduğu yer mahkemesinde (İstanbul Anadolu İş Mahkemesinde) davasını açmıştır. Sonuç olarak dava konusu uyuşmazlığın çözümünde yetkili mahkeme İstanbul Anadolu İş Mahkemesi olup mahkemece hatalı bir değerlendirme ile yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin şantiye şefi olarak iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar çalıştığını, işçilerin ücretlerinin ödenmemesi, mal getiren tedarikçilere, nakliyecilere ve hatta şantiyenin kesilen elektriğini açmak için elektrik kurumuna kendi kredi kartından nakit avans çekip kısmi ya da borcun tamamını karşılayan ödemelerde bulunduğu halde davalılar tarafından kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 108.500,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnş. San. Dış Tic. Ltd. Şti. vekili şirketin bir talebi olmadığı gibi davacının şirket adına yaptığı herhangi bir masrafın da bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı ise yargılamayı takip etmediği gibi cevap dilekçesi de sunmamıştır.
Mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 7. maddesinde davanın birden fazla davalıya karşı açılması halinde ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin belirlendiğini, birden fazla davalı olduğu takdirde ortak yetkinin kesin hale getirildiğini, bütün davalılar yönünden işin görüldüğü yer olan Balıkesir İş Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece davalılardan Karahan İnşaat Şirketinin adresinin Kadıköy, diğer davalı … İnşaat Şirketinin Balıkesir, işin yapıldığı yerin de Balıkesir olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir. Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalıların birden fazla olması halinde iş mahkemesinin yetkisi belirlenirken Hukuk Muhakemeleri Kanununun 7. maddesi uyarınca ortak yetkili mahkemenin dikkate alınıp alınmayacağı, burada varılacak sonuca göre uyuşmazlığın çözümünde hangi iş mahkemesinin yetkili olacağı noktalarında toplanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesi uyarınca, iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme geçerli değildir.
İş mahkemesinin görevi kapsamında bulunan bir dava, dava tarihinde davalının ikametgâhının bulunduğu veya işçinin işini yaptığı yerdeki iş mahkemesi veya iş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. İş veya toplu iş sözleşmesinin taraflarının, davalının yerleşim yeri ve işin yapıldığı yer dışındaki bir mahkemenin yetkili olduğuna dair düzenleme yapmaları halinde 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinin emredici nitelikteki son cümlesi gereğince bu düzenleme geçersizdir. Nitekim, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinin gerekçesinde de “gerek işçi gerek işveren veya vekili tarafından bu Kanuna göre iş mahkemesinde açılacak davalarda hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu göstermek üzere tedvinine lüzum görülen bu madde, Hükümet tasarısında derpiş edilmemiş olan bir ihtiyacı karşılamaya matuf bulunmaktadır. Bilhassa işçilerin içinde bulundukları şartlar bakımından, dava olunanın ikametgahı mahkemesinde dava açmaya mecbur kalmalarından doğabilecek güçlüklerin önlenmesi maksadıyla, bu davaların, dava olunanın Medeni Kanun gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde açılabileceği gibi işçinin işini yaptığı iş yeri için yetkili yer mahkemesinde de görülebileceği esası konulmuş, kamu intizamı bakımından konulmuş bu yetki hükmünün hilafına mukavele yapılamayacağı da tashih edilmek suretiyle işverenlerin işçiler tarafından aleyhlerine dava açılmasını güçleştirmek üzere iş mukavelelerinde veya işyeri dahili talimatnamelerinde başka yargı merci tayin etmeleri önlenmiştir” denilmektedir. İş mahkemesinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davalı tarafça süresinde yetki itirazı yapılmamış olsa bile, mahkeme tarafından bu husus kendiliğinden göz önünde bulundurmalıdır. Bir başka anlatımla hâkim, davanın her aşamasında yetki itirazını dikkate alabileceği gibi, kendisi de resen yetkisizlik kararı verebilir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davalı işverenlerin adresleri İstanbul olup davacının, iş sözleşmesinden kaynaklanan davasını İstanbul Anadolu İş Mahkemesinde açtığı sabittir. Davacı tarafından 5521 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca davalı işverenin ikametgahı yer mahkemesinde davanın açıldığı, dolayısıyla dava konusu uyuşmazlığın çözümünde yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu İş Mahkemesi olduğu sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 7. maddesinde davalının birden fazla olması halinde yetkili mahkemenin düzenlendiği, buna göre de dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin belirtilmesi halinde davaya o yer mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir. Ancak söz konusu ortak yetkili mahkemenin iş mahkemesinin yetkisinin tespitinde uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Çünkü 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinde düzenlenen yetki kuralları ile işçiye davasını açacağı yetkili mahkeme konusunda seçimlik hak tanınmış olup davacı işçinin bu hakkını davalıların davanın açıldığı tarihteki ikametgah adresinin bağlı bulunduğu İstanbul Anadolu İş Mahkemesinde dava açmakla kullandığı anlaşılmıştır. Kaldı ki 5521 sayılı Kanunun 5. maddesi ile düzenlenen yetki kurallarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetki kurallarına göre özel nitelikte hükümler olduğu da açıktır. Hal böyle olunca iş mahkemesinin yetkisi belirlenirken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 7. maddesinin uygulanması mümkün olmayıp yerel mahkemece aksine gerekçelerle direnme kararı verilmesi isabetsizdir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinde birden fazla davalının bulunması halinde yetkili mahkemenin düzenlenmediğini, aynı Kanunun 15. maddesi gereği bu Kanunda açıklama bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu) hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği, ayrıca davalı işverenlerin adreslerinin İstanbul olduğu, bu hali ile birden fazla davalının bulunduğu somut olayda davalılar yönünden ortak yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu İş Mahkemesi olduğu, dolayısıyla Hukuk Muhakemeleri Kanununun 7. maddesinin somut olayda uygulanıp direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü belirtilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
Hukuk Genel Kurulu 2015/3884 E. , 2017/1411 K.
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 15. İş Mahkemesince mahkemenin yetkisizliğine dair verilen 03.04.2015 gün ve 2014/1397 E.-2015/406 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 08.06.2015 gün ve 2015/11174 E., 2015/13145 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, iş kazası sonucu vefat edenin hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7/1 maddesi gereğince ortak yetkiyi taşıyan görevli ve yetkili Soma Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı, belirgin olarak 5521 sayılı yasanın 5. maddesidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde “İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz” hükmü öngörülmüştür.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2.maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.”
Somut olayda, davalı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü’nün açık adresinin Yenimahalle/Ankara olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin, davalıların birden fazla olduğu bu davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre seçimlik hakkını davalı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü’nün yerleşim yeri İş Mahkemesinde dava açarak kullanması hukuka uygun olup mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararında direbilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini istemlerine ilişkindir.
Davacılar vekili müvekkillerinin eşi ve babası olan murisin davalı TKİ’nin ruhsat sahibi ve asıl işveren olup diğer yüklenici işveren tarafından işletilen kömür işletme sahasında 13.05.2014 tarihinde meydana gelen iş kazasında öldüğünü, müvekkillerinin muris desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla …. 1.000,00 TL, … 1.000,00 TL maddi tazminatın 13.05.2014 tarihinden itibaren faiziyle ve …l 100.000,00 TL, … 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Kurumu Genel Müdürlüğü vekili ihale makamı konumunda olan müvekkiline husumet düşmeyeceğini, işletmede iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ait olduğunu, sözleşme gereğince sorumluluğun yüklenici firmaya ait olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Davalı …Ş. vekili ortak yetkili mahkemelerin Soma mahkemeleri olduğunu, kazanın oluş sebebinin henüz tespit edilemediğini, davalı şirketin iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda alınması gereken tüm tedbirleri zamanında ve eksiksiz olarak aldığını, periyodik olarak denetimlerinin de yapıldığını, adli soruşturma sonucunun beklenilmesi gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Yerel Mahkemece davalılardan …’nin yerleşim yerinin Ankara, … Linyitleri İşletmesi Müessesi Müdürlüğünün yerleşim yerinin Soma, diğer davalı şirketin yerleşim yerinin İstanbul olduğu, iş kazasının Soma’da meydana geldiğini, birden fazla davalının bulunması sebebiyle davada yetkili ortak mahkemenin Soma İş Mahkemesi olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnilmiştir.
Direnme hükmü, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davalının birden fazla olması hâlinde yetki”yi düzenleyen 7. maddesinin somut olaya uygulanma imkânının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.