HMK MADDE 84 - TEMİNAT GÖSTERİLECEK HALLER
26 Aralık 2024
HMK MADDE 84 - TEMİNAT GÖSTERİLECEK HALLER

Teminat gösterilecek hâller

HMK Madde 84

(1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:

a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.

b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.

(2) Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.

(3) Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, teminat gösterilecek hâllerin neler olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede, teminat gösterilmesi gereken ilk hâli, Türkiye’de mutad meskeni bulunmayan Türk vatandaşının Türkiye’de dava açması, davacı yanında davaya fer’î müdahil sıfatıyla katılması yahut Türkiye’de takip yapması oluşturacaktır. Maddede, teminat konusu sadece Türk vatandaşları açısından düzenlenmiştir. Çünkü yabancıların, Türkiye’de dava açması, davacı yanında davaya fer’î müdahil sıfatıyla katılması ve Türkiye’de takip yapması hâlinde, teminat göstermesiyle ilgili olarak Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 32 nci maddesinde yer alan kural işlerlik kazanacaktır.

Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan kural, ancak Türkiye’de mutad meskeni bulunmayan Türk vatandaşları bakımından uygulanma alanı bulur. Çünkü, mutad mesken ve vatandaşlık kavramları, sadece gerçek kişilerle ilişkili kavramlardır. Tüzel kişilerin ise merkezlerinden söz edilebilir ve onların merkezlerinin kuruluş belgelerinde (statülerinde) gösterilmesi zorunludur. Bu durum karşısında, ikametgâh ve mutad mesken gibi kavramlar zaten tüzel kişilere yabancıdır. Tüzel kişinin merkezi Türkiye’de ise o tüzel kişi Türk tâbiyetindedir; merkezi yurt dışında ise yabancı bir tüzel kişiden söz etmek gerekir. Yabancı tüzel kişi ise Türkiye’de dava açacak yahut takip yapacak olursa, 2675 sayılı Kanunun 32 nci maddesi uyarınca teminat göstermek zorundadır. Bu durumda, tüzel kişilerin daima bir merkezlerinin bulunmasının zorunlu olması sebebiyle, (a) bendinde yer alan düzenleme, onlar bakımından işlerlik kazanamayacaktır. Tüzel kişilerin merkezlerinin bulunması sebebiyle onlarla her durumda ilişkilendirilen bir coğrafî yerin varlığından ötürü Türk tüzel kişileri bakımından (a) bendi kapsamında bir düzenleme sevk etmeye gerçekte ihtiyaç da yoktur.

Öte yandan, 1086 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeden farklı olarak, Türk vatandaşları açısından, “Türkiye’de yerleşim yeri bulunmama” ölçütü yerine yabancı ülkede yerleşim yeri olan Türk vatandaşlarını, salt bu nedenle Türkiye’de dava açmaları veya takip yapmaları hâlinde teminat gösterme zorunluluğundan kurtarmak amacıyla, tüm hayat ilişkilerinin belirli bir coğrafî alanda yoğunlaşması biçiminde tanımlanan, mutad mesken kavramı ölçütü getirilmiştir. Bu suretle, onların, istisnaen teminat gösterme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaları amaçlanmıştır.

Maddede sözü edilen davaya müdahaleden maksat ise davaya fer’î müdahaledir. Çünkü, aslî müdahale, görülmekte olan davanın konusunu oluşturan şey üzerinde kısmen ya da tamamen üstün bir hak iddiasında bulunan üçüncü kişinin, görülmekte olan davanın taraflarına karşı müstakil bir dava açılması suretiyle gerçekleştirildiği için, aslî müdahil zaten davada taraf yani davacı konumundadır; dolayısıyla, aslî müdahaleyi yapacak kimsenin Türkiye’de mutat meskeni yoksa, teminat gösterme zorunluluğu, bunu gerçekleştirmek için açacağı dava ile zaten ortaya çıkacaktır. Fer’î müdahale ise ayrı ve müstakil bir davanın açılması suretiyle değil, müdahale talebinin mahkemece kabulü hâlinde işlerlik kazanır. Fer’î müdahil taraf değil, yanında davaya katıldığı tarafın yardımcısı konumundadır. Türkiye’de mutad meskeni bulunmayan fer’î müdahil açısından teminat gösterme yükümü ise davalının yanında değil, ancak davacının yanında davaya katılarak bu sıfatı iktisap etmesi hâlinde ortaya çıkacaktır.

1086 sayılı Kanunun 97 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeden farklı olarak, teminat gösterilecek hâller arasına Türkiye’de takip yapılması da eklenmiştir. Ayrıca, anılan yasal düzenlemeden yine farklı olarak, gösterilecek olan teminatın kapsamı, yargılama ve takip giderleri ile sınırlandırılmış; içeriğinin tümüyle belirsizlik arz etmesi sebebiyle, bu güne kadar hiç uygulama alanı bulmamış olması hususu da dikkate alınarak, temin edilmesi gerekenler arasına, karşı tarafın dava veya takip nedeniyle uğrayabileceği muhtemel zararlar dahil edilmemiştir. Ayrıca, bu bağlamda, davacı yanında davaya fer’î müdahil sıfatıyla katılanın temin etmesi gerekenin sadece fer’î müdahale giderleri ile sınırlı bulunduğunun altının da çizilmesi gerekir.

Öte yandan, teminat gösterme zorunluluğu doğuran hâller arasına, yargılama ve takip giderlerini karşılamada doğabilecek muhtemel güçlüğü bertaraf etmek ve anılan giderlerin temin edilmesini daha işin başında güvence altına almak amacıyla, davacının daha önceden iflâsına karar verilmiş, hakkında konkordato, uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması, borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi ödeme güçlüğü içinde bulunduğunu gösteren belgelerin varlığı hâli de eklenmiştir. Bu hüküm, hem gerçek hem de tüzel kişi davacılar bakımından işlerlik kazanabilir. Belirtilen hâllerin, davacı yanında fer’î müdahil sıfatıyla yer alan kişinin şahsında gerçekleşmiş olması, fer’î müdahil açısından da müdahale giderleriyle sınırlı olarak teminat gösterme zorunluluğunun doğması sonucunu ortaya çıkarır.

Maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan düzenlemenin, 1086 sayılı Kanunun salt yabancı değil de, millî unsurlu ilişkileri baz alması sebebiyle, Türk tâbiyetinde bulunan davacılar ile davacı yanında fer’î müdahil sıfatıyla yer alan kişiler açısından geçerlilik taşıyacağı konusunda herhangi bir kuşku duymamak gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında, teminat gösterilmesini gerektiren hâl ve şartların davanın görülmesi sırasında ortaya çıkması hâlinde, mahkemenin teminat gösterilmesine karar verebileceği hususu hüküm altına alınmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında ise aktif mecburî dava ve takip arkadaşlığında, teminat göstermeyi gerektiren hâllerin dava ve takip arkadaşlarının tamamının şahsında gerçekleşmesi hâlinde doğacağı hususu hüküm altına alınmıştır. Bu durum, sözü edilen dava veya takip arkadaşlarının tamamının tek bir tarafı oluşturması kuralının doğal bir sonucudur.

Adalet Komisyonu Değişiklik Gerekçesi

Tasarının 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen “teminatı gerektiren” ibaresinden önce gelmek üzere “Davanın görülmesi sırasında” ibaresi eklenerek anlamda netlik sağlanmış, ayrıca “hâl ve şartların” ibaresi, Türk Medenî Kanunu ile terim uyumunu sağlamak amacıyla “ durum ve koşulların” şeklinde değiştirilmiş ve madde teselsül nedeniyle 90 ıncı madde olarak kabul edilmiştir.

 

HMK Madde 84 Teminat gösterilecek haller

Yargıtay İçtihatları

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/2192E. , 2016/1033K.

  • HMK Madde 84
  • Teminat gösterilecek haller

MAHKEMESİ : Ankara…. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ….gelmiş olup, diğer taraflardan gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –
Davacı vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı arsa sahiplerinin sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, davacının yaptığı masraf ve imalat bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, komşu binalarda oturan üçüncü kişilerin açtığı muhtelif dava dosyalarında davacı ve davalıların tazminata mahkûm edildiği, kusur tamamen davacı yüklenicide olduğu halde davalılar tarafından tazminatların ödendiği ve ödenmeye devam edildiği, davalıların sözleşme nedeniyle muhtemel zararları da olabileceğinden, HMK’nun 84/2. maddesi gereğince takdir edilen teminatın davacı tarafından kesin süre ve ihtara rağmen gösterilmediği gerekçesiyle, davanın HMK’nun 88. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK’nun 84. maddesinde, münhasıran, davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterileceği belirtilmiş, aynı maddede, hangi hallerde bu teminatın istenebileceği yine tahdidi olarak açıklanmıştır. Mahkemece, hernekadar davacı taraftan, HMK’nun 84/2. maddesi uyarınca teminat yatırması istenmiş, buna ilişkin ara kararında herhangi bir şekilde yargılama giderlerinden bahsedilmeksizin davacı tarafından inşa edilen binadaki çökme nedeniyle civarda bulunan dava dışı üçüncü kişilerin zarar görmesi nedeniyle davalıların ödemek zorunda kaldıkları ve kalacakları tazminatlar karşılığı olarak teminat yatırılması için süre verildiği anlaşılmış ise de; bu uygulama HMK’nun 84. madde kapsamı ve amacına aykırı olmuştur. Bu itibarla,mahkemece, işin esasına girilerek, yargılamaya devam edilmesi gerekirken, sözkonusu teminatın kesin süre içinde yatırılmadığından bahisle davanın HMK’nun 88. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,… tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HMK Madde 84 Teminat gösterilecek haller

Yargıtay İçtihatları

Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı 2013/1566E. , 2015/1144K.

  • HMK Madde 84
  • Teminat gösterilecek haller
  • Şikayet
  • Teminat yatırma zorunluluğu
  • Alacağın temliki
  • Yabancı uyruklu şirket tarafından başlatılan icra takibi

(MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN (5718) Madde 32, 48), (HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 96, 97)

İÇTİHAT METNİ

Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 2.İcra Hukuk Mahkemesince istemin kabulüne dair verilen 18.11.2011 gün ve 2011/814 E.- 2011/1077 K.sayılı kararın incelenmesi karşı taraf-alacaklı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 18.09.2012 gün ve 2012/8167 E-2012/26964 K. sayılı ilamı ile;

(…5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48.maddesinde açıklandığı gibi, icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Şikayet tarihi itibari ile uygulanması gereken Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 97.maddesi uyarınca ise “Türkiye’de Kanun’u Medeni mucibince ikametgahı olmayan müddei veya davaya müdahale eden kimse diğer tarafın muhtemel zarar ve ziyanı ile masarifi muhakemesine mukabil 96.madde mucibince teminat göstermeye mecburdur” düzenlemesi yer almaktadır.

Mahkeme dava veya takibin niteliğine ve duruma göre davacıyı, davaya katılanı veya takip isteğinde bulunanı karşılıklılık esasına göre teminat göstermekten muaf tutabilir. Yasada öngörülen (mahkeme) teriminin icra takipleri için (icra dairesi olarak) anlaşılması gereklidir. HUMK. nun 97. ve MÖHUK. nun 48.madde hükümleri gereğince icra mahkemesine şikayet yolu ile başvuran yabancı kişilerin yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere bir teminat göstermesi zorunlu olduğundan, bu husus şikayetin ön koşulu olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.

Somut olayda ise icra takibini başlatan A.. Investments Lımıted şirketi yabancı uyruklu olup, teminat gösterme yükümlülüğünü yerine getirmemiş ise de; yargılama sırasında 04.11.2011 tarihinde alacağını Türk vatandaşı O.. Ö..’na temlik etmiş olmakla yabancılılık unsuru ortadan kalkmıştır. Artık alacaklı Türk vatandaşı olmakla takibin devamı için alacaklıdan teminat yatırma şartı aranmaz. Mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…)

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Karşı taraf-alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstek, İcra Müdürlüğü işlemini (alacaklı yabancı şirketin teminat yatırması gerektiğinin re’sen gözetilmemesine dair) şikayetle; mahkemece belirlenecek teminatın yatırılması için alacaklıya süre verilmesi, aksi halde takibin iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir.

Şikayetçi-borçlular vekili, davalı tarafça müvekkilleri aleyhine Antalya 13.İcra Müdürlüğünün 2011/3845 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, alacaklı firmanın yabancı olduğunu adresinin de “Posta Kutusu:268 G…… Grand Cayman Adaları” olarak gösterildiğini, Grand Cayman Adaları adlı bir ülke ile karşılıklılık anlaşması bulunmadığını, Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğunu, icra takibine başlarken alacaklının teminat göstermesinin zorunlu olup; icra müdürlüğünce bu hususun re’sen dikkate alınması gerekirken yerine getirilmediğini belirterek, mahkemece bir teminat öngörülmesini, kesin süre içinde teminat yatırılmaması halinde takibin iptaline karar verilmesini şikayet kanun yolu ile istemiştir.

Karşı taraf-alacaklı vekili, istemin reddini savunmuştur.

Mahkemece, icra dosyasının incelenmesinde alacaklının A.. İnvenstment Limited Şirketi, borçlunun davacılar olduğu, toplam 939.784,20 TL alacak için üç adet bonoya dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus takip yapıldığı, Türk mahkemelerinde dava açan ve icra müdürlüklerinde takip yapan yabancı uyruklu şahısların yargılama giderleri ile karşı tarafın zararını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğu (MÖHUK m 32) 13.09.2011 tarihli ek karar tutanağı ile davalının yabancı uyruklu olması ve ülkesi ile Türkiye arasında adli yardım sözleşmesi bulunmaması sebebiyle davalı tarafa icra takibine konu asıl alacak miktarı olan 450.000,00 Euro nun %40’ına karşılık gelen 180.000,00 Euro nakit teminatı merkez bankasına depo etmesi için 10 gün süre verildiği, öngörülen teminatın süresi içinde merkez bankasına depo edilmemesi halinde takibin iptaline karar verileceğine dair ihtarlı tebligat çıkarılmasına karar verildiği, tebligatın davalıya 25.01.2011 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen teminat yatırılmadığı, alacağın Türk vatandaşı D.. Ö..’na temlik edildiği, ancak davanın takip ve davanın açıldığı şartlara göre değerlendirilerek, alacağın temlik edilmesinin takip ve dava tarihinden sonra olması ve davalıya usulüne uygun ihtarda bulunulmasına rağmen süresinde teminat yatırılmadığı gerekçesi ile istemin kabulü ile Antalya 13.İcra Müdürlüğünün 2011/3845 esas sayılı dosyasında yapılan takibin iptaline karar verilmiştir.

Karşı taraf-alacaklı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, takip tarihi ve davanın açıldığı zamandaki şartlara göre teminat hususunun değerlendirilmesi gerektiği, alacaklı tarafından usulüne uygun ihtara rağmen süresinde teminat yatırılmadığı, bu sürenin dolmasından sonra alacağı temlik ettiği, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı, davalının, teminat yatırmamasından dolayı davacının davasının kabul edileceğini anlayarak, alacağını Türk vatandaşına temlik etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını alacaklı-karşı taraf vekili temyiz etmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 97.maddesi ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48.maddesinde belirtildiği üzere, Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.

Teminat gösterme yükümlülüğünün amacı, davacının(talep sahibinin) davasında haksız çıkması halinde, davalının zararını davacıdan isteyebilmesinin güç ve olanaksız olacağı tahmin olunan hallerde getirilen bir güvence olmasıdır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Antalya 13.İcra Müdürlüğünün 2011/3845 E.sayılı dosyasında, alacaklı A.. Invenstments Limited Şirketi vekili M.. A..tarafından, borçlular; T…Teknecilik Sanayi ve Müh. Müş. Enf. Hiz. Tic. A.Ş.; J.. J.. ; E.. Ç.. ; H.. O.. ; S.. A.. aleyhinde, 939.784,20 TL alacak için, düzenleme tarihleri 24.05.2010 olan 15.01.2011 vadeli 125.000 Euro bedelli; 15.02.2011 vadeli 150.000 Euro bedelli 15.03.2011 vadeli 150.000 Euro bedelli 3 adet bonoya dayalı olarak 20.04.2011 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçlulara 26.04.2011 tarihinde tebliğ edildiği, takip talebinde alacaklı şirketin adres olarak, “Po Box 268,George Town Grand Cayman” olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında alacaklı şirketin yabancı uyruklu olduğu ve teminat yatırma yükümlülüğünün bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yabancı şirket tarafından yapılan icra takibinde; alacağın yargılama sırasında Türk vatandaşına temlik edilmesinin, takibe devam edilebilmesi için teminat yatırması şartını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı; buna göre şikayetin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Yargılama sırasında A.. L.. Şirketi tarafından takibe konu alacak, 04.11.2011 tarihinde önce USA vatandaşı N..S..’e ve aynı gün Türk uyruklu O.. Ö..’na temlik edilmiştir.

Her ne kadar icra takibini başlatan A.. Investments Limited Şirketi yabancı uyruklu olup, teminat gösterme yükümlülüğünü yerine getirmemiş ise de; yargılama sırasında 04.11.2011 tarihinde alacağını Türk vatandaşı O.. Ö..’na temlik etmiş olmakla yabancı olma unsurunun ortadan kalktığı ve takibin devamı için Türk vatandaşı olan alacaklıdan teminat yatırma şartı aranmayacağından, şikayetin reddine karar verilmesi gereğine değinen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken yerel mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Karşı taraf-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 01.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Mahkemece, takip tarihi ve istem tarihi itibariyle adresi Cayman Adaları olarak gösterilen alacaklı şirket tarafından, belirlenen teminatın yatırılması için verilen süreye rağmen teminat yatırılmadığı gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmiştir.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48.maddesinde açıklandığı üzere, icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Yine şikayet tarihi itibari ile uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nun 97.maddesi uyarınca da, Türkiye’de ikametgahı olmayan davacı veya davaya müdahale eden kimse diğer tarafın muhtemel zarar ve ziyanı ile yargılama masrafına karşılık 96.madde gereğince teminat göstermeye mecburdur.

Somut olayda, yabancı uyruklu alacaklı A…. İnvenstment Limited Şirketi tarafından, şikayetçi-borçlular aleyhine, toplam 939.784,20 TL alacak için üç adet bonoya dayanılarak 20.04.2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapıldığı; mahkemece 13.09.2011 tarihinde, icra takibine konu asıl alacak miktarı olan 450.000 Euro’nun % 40’ ına karşılık gelen 180.000 Euro nakit teminatı Merkez Bankasına depo etmesi için tebliğden itibaren 10 gün süre verilmesine, aksi halde takibin iptaline karar verileceğine ilişkin ihtarın 25.10.2011 tarihinde şikayetçi-alacaklı şirkete tebliğ edildiği; takibe konu alacağın ise şikayet tarihi olan 03.08.2011 tarihinden sonra Türk vatandaşı O.. Ö..’na 04.11.2011 tarihinde temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Özel Dairece, yargılama sırasında alacağın Türk vatandaşına temlik edilmesi nedeniyle alacaklı şirketin teminat yatırma yükümlülüğünün kalmadığı gerekçesi ile takibin iptaline dair verilen yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Ne var ki, takip tarihi itibariyle teminat yatırması gereken yabancı uyruklu alacaklı şirketin yargılama sırasında, alacağını Türk uyruklu olan ve aynı vekille temsil olunan O.. Ö..’na temliki, teminat yükümlülüğünü yerine getirmemek için anılan kanun hükmünün dolanılması niteliğindedir. Medeni Kanun’un 2.maddesi uyarınca, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken iyi niyet kurallarına uymakla yükümlü olup, hakkın kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez.

Bu nedenle, yargılama sırasında verilen kesin sürenin dolmasından sonra teminat yatırmamak amacıyla alacağın temliki kötü niyetli olup, teminat yatırma koşulu yerine getirilmediğinden, şikayetçi-borçluların isteminin kabulü ile takibin iptaline ilişkin verilen ve sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Yorum bırakın
TÜM YORUMLAR (0)
Henüz yorum eklenmemiş