Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, başka bir deyişle zarara uğrayan kişinin maddi zararlarının giderilmesi amacıyla açtığı davaya denir. Bir kişinin maddi tazminat davası açabilmesi için gereken bazı şartlar bulunmaktadır. Bu şartlar şunlardır;
Maddi zararı oluşturacak bir fiilin bulunması
Maddi zararı oluşturan fiilin hukuk kurallarına aykırı olması
Hukuka aykırı fiilden dolayı, bireyin malvarlığının zarar görmesi
Hukuka aykırı yapılan fiilin, eylemi gerçekleştiren kişinin kusurundan kaynaklanıyor olması
İlliyet bağının olmasıdır.
Maddi tazminat davaları ispat gerektiren ve uzun süren tazminat davalarıdır. Bu davalar çoğunlukla çekişmeli geçmekte, zararı veren kişi veya kurumlar zararı ödemekten imtina etmektedir. Bu nedenle maddi tazminat davalarının istenen şekilde ve daha hızlı çözülebilmesi için, tecrübeli bir avukattan hukuki destek alınması gerekebilmektedir. Söz konusu hukuki desteği almak için yapılan, maddi tazminat avukatı ankara aramalarında, maddi tazminat davaları üzerinde deneyime sahip avukatların tercih edilmesi gerekmektedir. İdare tarafından gerçekleştirilen işlem ya da faaliyetler neticesinde, zarara uğrayan kişilerin açtığı davalar, tam yargı davası olarak anılır. Tam yargı davalarına ise Vergi Mahkemeleri ya da İdare Mahkemeler bakar.
MADDİ TAZMİNAT DAVASINDA İSTENEBİLECEK ZARARLAR
Maddi zarar, zarar verici eyleme maruz kalan şahsın malvarlığında zarar verici eylem sonucu meydana gelen durum ile bu eylemden önce mevcut olan durum arasındaki farktır. Maddi zararın varlığı için zarar veren eylemden önceki duruma nazaran eylemden sonraki malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesi gerekir. Ayrıca malvarlığındaki bu eksilmeden haksız eyleme bağlanabilmesi ve gerçek olması da zorunludur. Maddi zarar iki türlüdür;
Fiili zarar; zarar verici fiil nedeniyle malvarlığındaki aktif azalmadır.
Yoksun kalınan kar; malvarlığında zarar verici fiilden önceki hal ile sonraki hali arasında bir değişiklik olmamakla birlikte bu fiil olmasaydı malvarlığında meydana gelebilecek çoğalmayı ifade eder.
Nihayetinde, meydana gelen haksız fiil sonucunda kişinin uğradığı ekonomik kayıpların veya mahrum kalınan kardan dolayı uğranılan maddi zararın tazmini için maddi tazminat davası açma ihtiyacı doğmaktadır. Kişinin maddi zarara uğradığı konu farklı türlerde olabilir. Örneğin eşyaya ilişkin, bedensel zarara ilişkin ve benzeri konularda maddi zarar meydana gelebilir.
Eşyaya ilişkin maddi zararın belirlenmesinde faiz ile karşılanamayan aşkın yahut munzam zarar söz konusu olabilir. Aşkın zarar, tazmin edildiği halde faiz ile karşılanamayacak olan zarardır. TBK m. 122 uyarınca, alacaklının zararı geçmiş günler faizinden fazla ise, borçlu kendi kusuru olmadığını ispat etmedikçe bu zarardan da sorumludur. Yargıtay, haksız fiilden kaynaklanan olaylarda da munzam zarar isteklerinin kabulüne karar vermektedir.
Haksız fiil nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar görmesi halinde ise, sağlığın bozulması veya yaralanma biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu duruma ilişkin olarak zararın kalemlerden meydana geldiği hususu TBK 54. maddesinde “bedensel zarar özellikle şunlardır” denilerek açıklanmıştır. Anılan maddede dört tür bedensel zarardan söz edilmişse de bunlara somut olaya göre başka zararların ilavesi de mümkündür. Kanunda belirtilen bedensel zararlar şunlardır:
Tedavi giderleri,
Kazanç kaybı,
Çalışma gücünün azalması veya yitirilmesinden doğan kayıplar (Geçici iş göremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kişinin olay nedeniyle kalıcı bir sakatlığı olmadığı halde geçici bir şekilde, iyileşinceye kadar “çalışamadığı süre” nedeniyle uğradığı maddi zarardır. Sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan kayıplar; kalıcı sakatlık nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kayıplarıdır. Kalıcı sakatlık veya sürekli iş göremezlik, kişinin beden gücünde bir azalmayı ifade eder. Kişinin maluliyet oranı doktor raporuyla belirlenir ve maddi tazminat tespit edilen oran üzerinden hesaplanır.)
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
TBK 54. maddesindeki bu hüküm cismani zarar ile ilgili özel düzenleme olduğundan sadece haksız fiillerde değil; sözleşme dışı sorumlulukta da uygulanır. Vücut bütünlüğünün ihlali kavramına, beden veya ruh bütünlüğünün maddi ya da manevi bir zarar meydana gelecek şekilde bozulması girer.
Haksız fiil nedeniyle ölüm meydana gelmiş ise, ölen kişinin destek olduğu kişiler ölenin desteğinden yoksun kalacaklardır. Bu kişilerin uğradıkları zarara “destek zararı” da denilmektedir. Destekten yoksun kalanlar bu zararlarını “destekten yoksun kalma tazminatı” olarak talep edebilirler. Aslında haksız fiil nedeniyle doğrudan zarar gören kişi ölendir; ancak destekten yoksun kalanlar haksız fiilin dolaylı olarak yol açtığı zararları talep etmektedirler. Dolayısıyla yansıma yoluyla da olsa bu zarar ölenin zarar olmayıp destekten yoksun kalanların zararıdır. Zarara uğrayanlar, ölüm anında fiilen destek alanlar veya gelecekte destek alması muhtemel kişilerdir.
Ölüme bağlı olarak oluşan zararlar TBK 53. maddesinde şöyle açıklanmıştır:
Cenaze giderleri,
Ölümden önceki tedavi giderleri,
Ölümden önce geçen sürede çalışma gücünün azalması veya kaybından doğan zararlar
Ölenin desteğinden yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıplar.
Ölüm halinde uğranılan zararlar bunlarla sınırlı değildir; hal ve durumun gerektirdiği ve illiyet bağı bulunan diğer zararlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. TBK 55. maddesinde bedensel zararlar ile destekten yoksun kalma zararlarının belirlenmesinde hakkaniyet indirimi ve artırımı yasağı getirilmiştir. Ayrıca aynı maddede kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği, zarar veya tazminattan indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.